Haber

Disk Başkanı Çerkezoğlu: Asgari Ücret En Az 13 Bin 200 Lira Olmalı

HABER: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Lideri İst Çerkezoğlu, enflasyon tek haneye düşene kadar yılda 4 kez taban fiyatın belirlenmesi gerektiğini söyledi. Çerkezoğlu, “Asgari ücret net en az 13 bin 200 lira olmalı. Bunun altındaki miktarlar adaletten uzak olacak ve bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin yoksulluğa mahkûm edilmesi anlamına gelecektir.” Çerkezoğlu, asgari fiyattan sonra birinci vergi diliminin yüzde 10’a indirilmesini istediklerini belirtti.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, bugün konfederasyon yönetim kurulu üyeleriyle birlikte asgari ücretle ilgili basın toplantısı düzenledi. İstanbul’daki DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Çerkezoğlu, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda masada olmadıklarını ancak her yıl taleplerini kamuoyu ile paylaştıklarını ifade etti. DİSK Araştırma Merkezi’nin hazırladığı raporu paylaşan Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“YÜRÜYÜŞ MUCİZEYE DÖNÜŞTÜ: Son yıllarda özellikle 2018 ve sonrasında ağırlaşan ekonomik koşulların yanı sıra Covid-19 salgınının etkilerini de yaşadık. Tüm bunların ardından 2022 yılında yüksek enflasyonla birlikte işçinin, emekçinin, emeklinin ve dar gelirli milyonların geçimini sağlamak adeta bir mucizeye dönüştü. Tüm bu yaşananların sadece ‘cehalet’ olarak yorumlanamayacağını, hükümetin özellikle son yıllarda Türk lirasını ve emeği ucuzlatmaya yönelik bir politikaya odaklandığını ve yaşananların bunu teyit ettiğini en başından ifade ettik. bu bulgular. Günümüzde yüksek enflasyon karşısında işçilerin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin gelirleri hızla düşmeye devam ediyor. Bu ülkede herkesin hafife aldığı TÜİK’in resmi verilerinde bile enflasyon yüzde 84, gıda enflasyonu yüzde 103. Emekliler ve dar gelirliler için gıda enflasyonu yüzde 130-150 bandında. Öte yandan, yüksek enflasyon dağılımı ve gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Son yıllarda emeğin yani işgücünün yerli hasıla içindeki payı azalırken, sermayenin payı artmaktadır. Fakirden alıp zengine veren, ücretliden sermayeye götüren bu sistem, fiyatların baskı altına alınmasına dayanmaktadır.

PAHALI VE ARTIŞA KARŞI ASGARİ FİYAT HER GÜN DAHA FAZLA ALIYOR: Fiyatları düşük tutarak emeği ucuzlatmaya dayalı bu politikaların bir sonucu olarak, açlık sınırının bile altında olan asgari fiyat, ortalama fiyat haline geldi. Türkiye’de taban ücretle çalışanların oranı giderek artıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde asgari ücret civarında bir ücretle çalışanların ortalama oranı yüzde 4 iken, ülkemizde bu oran şimdiden yüzde 50’yi geçmiş durumda. Bu bilinçli politikaların sonucudur. Ülkemizde ama her şeyin sendikalaşmayı engellemeye yönelik olması ve toplu iş sözleşmelerinin kapsamının son derece dar olması, milyonları asgari bir fiyata veya ona yakın bir fiyata mahkûm ediyor. Öte yandan taban fiyata bile ulaşamayan milyonlar var. Sendikalaşma bastırıldıkça, toplu pazarlığın kapsamı daraldıkça, grevler yasaklandıkça taban fiyatla çalışan oranı yükseliyor. Baz fiyattaki artış diğer fiyatlara yansımadığı için taban fiyat ortalama fiyat olur. Ülkemiz ‘asgari ücret toplumu’ olurken, pahalılık karşısında asgari fiyat her geçen gün daha da eriyor ve artıyor.

PERSONELİN AİLELERİNİN HAYATLARI ASGARİ ÜCRETİN BELİRLENMESİNE DAHİL DEĞİLDİR: Bugün minimum fiyattan bahsederken sembolik bir fiyattan değil ortalama fiyattan bahsediyoruz. Bu koşullar altında asgari fiyatın insanca yaşanabilir bir fiyat olarak belirlenmesi hayati önem taşımaktadır. Taban fiyat, on milyonlarca yurttaşın aileleriyle, milyonlarca işçinin ve ailelerinin yaşam koşullarını ilgilendiren çalışma hayatının en temel sorunlarından biridir. Ancak bu çarpıcı tabloya rağmen Türkiye’de asgari ücret belirlenirken uluslararası standartlar dikkate alınmıyor ve işçinin ailesinin geçim durumu dikkate alınmıyor. Asgari ücret halen tek bir işçi üzerinden hesaplanmaktadır.

‘ASGAM FİYATI ENFLASYONA EZMEDİK’ SÖZÜ GERÇEĞİ İFADE ETMİYOR: Diğer bir sorun olarak asgari ücret tartışması resmi enflasyonla sınırlandırılmaya çalışılıyor. Bugünlerde çokça duyduğumuz ve duyacağımız ‘Asgari fiyatı enflasyona ezdirmedik’ söylemleri gerçeklerden bahsetmiyor. Resmi enflasyon bilgilerinin hem bastırılması hem de yanlış ölçülmesi için ve farklı gelir grupları için; Çalışanlar, emekliler ve düşük gelirliler için başka enflasyon verisi açıklanmadığından, enflasyona endeksli bir asgari fiyat tartışması eksik kalıyor. Resmi enflasyon üzerinden gerçekler çarpıtılmaya çalışılsa da piyasada, piyasada, piyasada ve bonolarda yaşadığımız gerçek ortadadır.

TÜRKİYE BÜYÜYSE HAKLARIMIZI İSTİYORUZ: Asgari fiyat belirlenirken sadece enflasyon değil, yaşam koşulları ve ülke ekonomisinin büyümesi de esas alınmalıdır. Meydanlarda sıkça söylediğimiz gibi; çalışıyoruz, üretiyoruz, Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz. Yalnızca enflasyonla sınırlı olan asgari fiyatın tartışılması, taban fiyatın ve dolayısıyla emeğin milli gelir içindeki payının her zaman düşmesine ve dolayısıyla dağıtım çıkarlarının bozulmasına neden olur. Enflasyonla sınırlı bir asgari fiyat tartışması, gelir eşitsizliğini büyütür. Bu nedenle kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla artışı da taban fiyat belirlenirken temel ölçü olarak alınmalıdır.

YÜKSEK ENFLASYON DURUMLARINDA TABAN FİYATIN YILDA 4 KEZ GÜNCELLENMESİ GEREKİR: Öte yandan adaletsiz vergi sistemi, yani hem vergi oranlarının yüksek olması hem de vergi dilimlerinin düşük belirlenmesi, yıl içerisinde aldığımız fiyatın düşmesine neden oluyor. 2002 ve 2003 yıllarında birinci vergi dilimi tarifesi asgari fiyatın 15-16 katı iken, 2022 yılında birinci vergi dilimi taban fiyatın 5 katına kadar düşürülmüştür. Böylece ücretliler üst vergi dilimine her yıl daha erken girmekte ve vergi yükü fiyatları giderek artıyor. Asgari fiyatla ilgili bir diğer sorun ise, yüksek yaşam maliyeti karşısında her kuruş artışın hızla anlamını yitirmesidir. Bu yüksek enflasyon koşullarında asgari fiyatın yılda dört kez güncellenmesi gerekmektedir.

ESAS SORUNUMUZ BİRLİK VE TOPLU SÖZLEŞMENİN KAPSAMINI ARTIRMAK: Bilindiği üzere DİSK olarak asgari ücretin belirlenmesi sürecinde masa başında değiliz ancak her yıl asgari ücretin belirlenmesi sürecinde ‘insan onuruna yakışır bir asgari ücret’ taleplerimizi tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz. iş yerlerinden alıcılara kadar uzanan bir süreç uyguluyoruz. Araştırma merkezimiz DİSK-AR’ın uzun yıllardır hazırladığı bilimsel raporlar eşliğinde minimum fiyat taleplerimizin bilimsel dayanağını ortaya koyuyoruz. Az önce özetlemeye çalıştığımız bu raporda ortaya konulan gerçekler çerçevesinde DİSK olarak asgari fiyat taleplerimiz şunlardır:

Günümüzde asgari ücretle çalışanların oranının çok arttığı ülkemizde temel sorunumuz, ülkemizi taban ücret toplumu olmaktan kurtarmak ve fiyat seviyelerimizi toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşmelerle belirlemektir. Türkiye’de sendikalaşma ve toplu pazarlığın kapsamını artırmak temel sorunumuz. Milyonların asgari ücrete mahkûm edilmemesi için sendikal hakların kullanılmasının önündeki tüm yasal ve fiili engeller ve eşikler kaldırılmalı; Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi toplu pazarlığın kapsamı genişletilmelidir.

ASGARİ FİYAT EKONOMİK BÜYÜMEYE GÖRE BELİRLENMELİDİR: Asgari fiyat belirlenirken taban fiyatın ortalama bir fiyat haline gelmesi dikkate alınmalıdır. Minimum fiyat, ülkemizdeki en düşük fiyat değildir ve hızla ortalama fiyata dönüşür. Taban fiyat milyonların sorunu. Minimum fiyat belirlenirken bu gerçek dikkate alınmalıdır. Taban fiyat, bastırılmış ve gerçekçi olmayan resmi enflasyona değil, geçim kaynaklarına ve ekonomik büyümeye göre belirlenmelidir. Taban fiyat belirlenirken dar gelirlilerin gıda enflasyonu ve kişi başına düşen milli gelirdeki artış esas alınmalı, böylece taban fiyatın reel enflasyon karşısındaki kayıpları telafi edilmeli ve bunların yerine getirilmesi sağlanmalıdır. büyümeden pay almak. Yüksek enflasyon koşullarında yıl içinde taban fiyat yeniden belirlenmelidir. İçinde bulunduğumuz yüksek enflasyon koşullarında, enflasyon tek haneli oranlara ulaşana kadar yılda 4 kez asgari fiyat belirlenmelidir. Asgari fiyat uluslararası kurallara uygun olarak belirlenmeli ve çalışanın ailesi de dikkate alınmalıdır.

KABUL EDİLMESİ GEREKEN ASGARİ FİYATIN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN 131 SAYILI ILO SÖZLEŞMESİ: Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesinde uluslararası standartlar izlenmiyor. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Konseyi standartları dikkate alınmamaktadır. Asgari ücretin belirlenmesinde işçinin ailesi dikkate alınmaz. Asgari ücretin belirlenmesine ilişkin 131 sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalı ve Avrupa Sosyal Şartı’nda taban ücrete ilişkin çekince kaldırılmalıdır. Taban fiyat sadece tek bir personel için değil, personelin ailesiyle birlikte yaşayabileceği bir miktar olarak uluslararası standartlara uygun olarak belirlenmelidir.

ASGARİ FİYATTAN SONRA BİRİNCİ VERGİ FASLI ORANI YÜZDE 10’A İNDİRİLMELİ: Asgari ücret yaşanabilir bir ücret olmalıdır. Asgari ücret belirlenirken yoksulluk sınırı kriter olarak alınmalı ve bir evde iki işçi olduğu varsayımından hareketle asgari ücret yoksulluk sınırının en az yarısı kadar olmalıdır. Yoksulluk sınırını aşan bir asgari ücret, kendi fiyatlarıyla yaşayan milyonlarca insanı yoksulluğa mahkûm etmek anlamına gelir. Taban fiyattan sonraki ilk vergi dilimi oranı yüzde 10’a düşürülmeli. Asgari ücrete sağlanan vergi muafiyeti ve desteğine ek olarak asgari ücretten sonraki ilk vergi dilimine uygulanacak oran yüzde 10’a düşürülmeli. Vergi dilimi tarifesi en az kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla oranında artırılmalı; Çalışanların yılın ilk aylarında üst vergi dilimlerine girmesi ve yıl içinde fiyatlarının düşmesi engellenmelidir. 2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Kanun öncesinde asgari ücretin altında emekli aylığı yoktu. Bugün en düşük emekli maaşı Hazine’nin verdiği destekle 3 bin 500 TL’ye tamamlandı. En düşük emekli maaşı taban fiyat olmalı ve tüm emekli maaşları bire bir oranında artırılmalıdır.

ASGARİ FİYAT MİNİMUM NET 13 BİN 200 TL OLMALIDIR: Asgari fiyat ölçüsü belirlenirken taban fiyatın ortalama fiyat olduğu unutulmamalıdır. Hem yüksek enflasyon hem de yoksulluğun sona ermesi, gıda fiyatlarındaki artış ve ekonomik büyüme dikkate alındığında asgari fiyat net en az 13.200 TL olmalıdır. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim kurallarını belirleyen yoksulluk sınırı 26 bin liranın üzerinde. Bir evde iki kişi çalışıyorsa yoksulluk sınırı aşılmalıdır. Bu nedenle minimum fiyat net en az 13 bin 200 TL olmalıdır. 2023 yılında bu tedbir yeniden değerlendirilmelidir. Bunun altındaki tedbirler adaletten uzak olacak ve bu ülkenin tüm değer ve zevklerini üretenlerin yoksulluğa mahkûm edilmesi anlamına gelecektir. Ülkeyi yönetenlerin tercihi, tarafı ve iradesi ne olursa olsun, Türkiye işçi sınıfı buna karşı bir irade göstermiştir ve gösterecektir. Biz bugün taban fiyatı tartışırken aslında ülkenin geleceğini konuşuyoruz. Ülkemizde ve tüm dünyada neoliberal modelin çöktüğü ve insanlığa hiçbir vaat kalmadığı bir dönemde, başta taban fiyat olmak üzere tüm talep ve çabalarımızın ‘yeni bir toplumsal sözleşme’nin önemli bir halkası olduğuna inanıyoruz. ‘ Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun son genel kurulunda dile getirildi. Ülke kaynaklarının nasıl kullanılacağına, ne üreteceğimize, nasıl üreteceğimize ve nasıl dağıtacağımıza dair söz ve karar sahibi olacağımız, emek Türkiyesi diye bir düzen inşa etmek mümkündür. insanca yaşamaya yetecek asgari ücret de bu çabanın bir parçasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu